Ömer Çelik: Gündemizde af yok

AK Parti Merkez Yürütme Kurulu toplantısı sonrası Parti Sözcüsü Ömer Çelik basın toplantısı düzenledi. Çelik, MHP'nin af teklifi çalışmasıyla ilgili olarak, "Gündememizde bu mevzu, bahis yok. Daha önceki pozisyonumuzda bir değişiklik yok." dedi.

Ömer Çelik: Gündemizde af yok
30 Ağustos 2018 - 06:07

AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, MHP'nin af önerisine ilişkin, "Bizim gündemimizde yok. Daha önceki pozisyonumuzda bir değişiklik yok." dedi.


AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, Türkiye Cumhurbaşkanı ve AK Parti Umumi Başkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında, parti umumi merkezinde gerçekleştirilen AK Parti Merkez Yürütme Kurulu toplantısından sonra düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin soruları yanıtladı, değerlendirmede bulundu.

Çelik, MYK'de Tanıtım ve Medya ile Mahalli Yönetimler Umumi Reis Yardımcılarının kapsamlı sunumları olduğunu, bu sunumlar çerçevesinde MYK gündeminin şekillendiğini anlatım etti. Sivil siyaseti devamlı gündeminde tutan bir parti olan AK Parti'nin mahalli seçimlerle ilgili değerlendirmelerini şimdiden kuvvetli bir şekilde yaptığını anlatım eden Çelik, bu toplantıda da tanıtım ve medyadan mesul umumi reis yardımcısı ile mahalli yönetimlerden mesul umumi reis yardımcısının geçen hafta verilen karar çerçevesinde yaptıkları hazırlıklarla ilgili sunumlarını yaptığını anlatım etti.

Bu sunumlara ilişkin değerlendirmelerin de yapıldığını aktaran Çelik, "Her vakit olduğu gibi tüm teşkilatlarımızla beraber mahalli seçimlere dönük olarak, herhangi bir seçim sürecinde olduğu gibi AK Parti siyasetinin gereği, her an seçime amade bir teşkilat, her an seçime amade bir umumi merkez olarak çalışmalarımızı sürdürüyoruz." dedi.

Yerel seçimlerin sahadaki vatandaşla sivil politika arasında en yakın ve en tabii köprü olması bakımından fazla aka bir önemi olduğuna işaret eden Çelik, şöyle devam etti:


"Belediye başkanları, belediyeler artık bugünün dünyasında doğrudan vatandaşla sivil politika arasında, devlet arasında en tabii köprü işlevini gösteriyor. Dolayısıyla bir yandan belediyelerin faaliyetleri, vatandaş odaklı politika yapmaları, hizmet üretmeleri bir yandan da vatandaşın taleplerini yerine getirirken de o şehrin kent siyasetini doğru yönetmeleri, buna müsait formül çizmeleri, kişilik ortaya koymaları her bakımdan değerlendiriliyor."

Şehir siyasetinin, siyasal açıdan mühim bir kavram haline geldiğine dikkati çeken Çelik, şehirlerin altyapısının güzelleştirilmesi kadar, şehirlerdeki yaşam kalitesinin de güzelleştirilmesi ve tüm bu meselelere bütünsel olarak bakılıp, götürülen hizmetin vatandaşın talepleri doğrultusunda çeşitlendirilmesi, zenginleştirilmesi ve bu konuda belediyelerin neler yaptığının ölçülmesinin gündemlerini oluşturduğunu anlattı.

"Götürülen hizmetin, hem o şehirlerin altyapısının güzelleştirilmesi hem de şehirdeki yaşam kalitesinin artırılması, yaşanabilir şehirler olması açısından önemseniyor." diyen Çelik, şehirlerde hangi belediyelerin yatay mimariyi özendirdiği ve hangi belediyelerin bu konuda çalışmalarını yönlendirdiğini de devamlı takip ettiklerini belirtti.

Millet Bahçelerinin yapılıp, Millet Kıraathanelerinin hayata geçirilmesinin yeni dönemdeki hizmetler olarak belediyeler ve hükümet aracılığıyla yapılmasını da takip ettiklerini anlatım eden Çelik, önümüzdeki dönemde de ilgili başkanlıkların kendi nazar açılarından bu süreci değerlendirmeye devam edeceklerinin altını çizdi.

Çelik, "Yerel seçimlerle ilgili hazırlıklarımızı kuvvetli bir şekilde gündemimize almış bulunuyoruz. Gerek sahip olduğumuz belediyelerdeki başarıların ölçülmesi, gerek belediyelere sahip olmadığımız yerlerdeki eksikliklerimizin giderilmesi, müsait politik aktörlerin bulunması, oradaki kent siyasetiyle vatandaşımızın talebiyle en optimum, en verimli şekilde nasıl buluşulacağına dair stratejilerin geliştirilmesi artık kesintisiz bir biçimde mahalli seçime kadar sürecektir. Dolayısıyla bu bağlamdaki çalışmalar başarılı bir şekilde devam ediyor." şeklinde konuştu.

Malazgirt Zaferi'nin yıl dönümünün fazla mühim bir etkinlikle kutlandığını hatırlatan Çelik, "Türkiye'nin tarihiyle buluşması, tarihiyle barışması, geleceğine bakarken bir tarihi perspektife sahip olması hepimiz açısından önemli." dedi.

Çelik, 26 Ağustos'un aynı zamanda Aka Taarruz'un da yıl dönümü olması dolayısıyla iki tebrik yapıldığını aktararak, bundan sonra da tarihin mühim dönüm noktalarının tüm millete mal edilecek bir kutlamalar zinciri çerçevesinde değerlendirilmesine çalışılacağını, hafızalarda canlı tutulup, yeni nesillere aktarılmasının mühim olduğunu anlattı.

30 Ağustos Zafer Bayramı'nın yarın kutlanacağını belirten Çelik, "Şimdiden tüm milletimizin 'bayramı kutlu olsun' diyoruz. Milletimiz, inşallah geleceğe daha aka bir öz güvenle birlik, beraberlik içerisinde yürüme iradesini tüm bu yıl dönümlerinde daha da güçlendirerek yoluna devam edecek." dedi.

AF TARTIŞMALARI

Gazetecilerin sorularını da yanıtlayan Çelik, bir gazetecinin, 1 Ekim'de Meclis açıldıktan sonra MHP'nin af vaadinin gündeme gelip gelmeyeceğine ilişkin sorusu üzerine şöyle konuştu: 

"Gündemimizde bu mevzu, bahis yok. Yetkili kurullarımızla yeni bir değerlendirme yok. Daha evvel açıkladığımız pozisyonumuz neyse o pozisyonumuzu koruyoruz. Gündemimizde olmadığını, tutumumuzda bir değişiklik olmadığını anlatım edebilirim. Konuyla ilgili tartışmaları izliyoruz, takip ediyoruz ama bizim gündemimizde yok, daha önceki pozisyonumuzda bir değişiklik yok."

"TÜRKİYE'YE HEMEN İSLAMCILIK VE OSMANLICILIK ETİKETİ BİR ŞEKİLDE YAPIŞTIRILMAYA ÇALIŞILIYOR"

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un açıklamalarına ilişkin bir soruyu değerlendiren Çelik, "Biz Macron'un açıklamalarını aka bir hayretle karşılıyoruz. Biz şuna alıştık, yani Türkiye ne vakit bölgede orijinal bir politika uygulamaya başlarsa, ne vakit öz güvenli bir dış politika uygulamaya başlarsa herhangi bir şekilde bu parsellenmiş bölgelerde şu devletin pozisyonunun dışında, bu devletin pozisyonunun dışında bir dış politika tutumu geliştirmeye başlarsa Türkiye'ye derhal 'İslamcılık ve Osmanlıcılık' etiketi bir şekilde yapıştırılmaya çalışılıyor." diye konuştu.

Macron'un konuşma metnini aleni bir şekilde okuduğunu ve kullandığı kavramlara yargıç olmadığını anlatım eden Çelik, şunları kaydetti:

"Özelikle de 'artık Türkiye Atatürk döneminin Türkiye'si değil' gibisinden bir anlatım kullanıyor. Türkiye'nin, kurucu liderinin gösterdiği hedefler doğrultusunda geleceğe öz güvenle yürüyen bir anlayışı var. Dolayısıyla Türkiye'nin kurucu liderinin Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün dönemiyle öbür dönemleri ayrıştırmak gibi bir şey son radde mantık dışı. Zaten kullandığı kavramdan kastettiği şey de şu; sanki 'Türkiye'de laiklik konusunda ya da öbür konularda bir aşınma var gibi, panislamist bir politika güdülüyormuş' gibi bir değerlendirme yapıyor. Yani 100 yıl evvel kendilerinin sömürgesi olan orada hatta aka acılar yaşattıkları Suriye'ye olan ilgilerinin tabii karşılanmasını düşünüyorlar ama buna karşılık bizim yıllarca barış, kardeşlik, huzur içerisinde yaşadığımız halklarda, o halkların yaşadıklarına gösterdiğimiz ilgiyi geçmişte hatırlarsınız 'eksen kayması' olarak değerlendiriyorlardı, bu tartışmalar oradan çıkıyordu."

Macron'un defalarca uyarılmasına karşın "İslami terör" gibi son radde yanlış bir ifadeyi kullanmakta ısrar ettiğini aktaran Çelik, şöyle devam etti:

"Avrupa'da tüm sağduyulu kesimler bu İslami terör ifadesinin ne kadar yanlış bir anlatım olduğunu defalarca dile getirmişlerdir. Hatta kendisinin biraz yakından takip etmesi halinde bu konulardaki bu şekildeki adlandırmaların aslında bu aşırı grupların işine yaradığını, aşırı grupların tuzağına düşmek olduğunu anlatan Fransız akademisyenlerin, entelektüellerin yazdığı fazla güzel makaleler, kitaplar vardır. Türkiye'ye IŞİD tuzağı olarak Fransız bir akademisyen aracılığıyla çevrilmiş bir kitap, bu süreci, DEAŞ'ın nasıl tuzak kurduğunu ve bu söylemi kullananların aslında DEAŞ'ın tuzağına düştüğünü fazla net bir şekilde görebilir ama burada gördüğünüz farklı bir şey, orada Sayın Cumhurbaşkanımıza bir gönderme yapıyor. 'Her gün görüştüğüm Sayın Cumhurbaşkanının panistlamist bir ajandası var' diyerekten... Doğrusunu söylemek gerekirse bu kadar sık görüşülmesine ve bu kadar geniş paylaşımlarda bulunmasına dönük olarak yakışık almayan bir değerlendirme."

AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un Türkiye'ye yönelik açıklamalarına ilişkin, "Sayın Fransa Cumhurbaşkanı'ndan hem Türkiye'ye dönük olarak sağduyulu ifadeler duymak isteriz hem de İslam ve terör gibi konuları bir arada kullanmasının ne kadar sakıncalı olduğunu hatırlatmak isteriz." dedi.

Çelik, parti umumi merkezinde gerçekleştirilen AK Parti Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantısı sonunda gazetecilerin sorularını yanıtladı. 

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un Türkiye'ye yönelik eleştirilerini değerlendiren Çelik, Fransa'daki anketleri takip ettiklerini söyledi. Çelik, "Fransa halkı, giderek daha fazla Fransız, Macron'un otoriter olduğunu düşünüyor. Fransız demokrasisini bu tip kavramlarla mı biz anlatım edeceğiz? İslami terör ifadesinden tutun da Türk tarihini ayrıştırma biçimine kadar, Sayın Cumhurbaşkanımızla ilgili olarak Panislamist gündem gibi bir gündem şeklindeki değerlendirmesine kadar fazla aleni ve net söyleyeyim, bunlar orta düzeyde oryantalist yaklaşımlardır. Yani gelişmiş oryantalist yaklaşımlar bile değildir." diye konuştu.

Oryantalist bir yaklaşım olmasının bile çağın ne kadar gerisinde kaldığının bir göstergesi olduğunu belirten Çelik, "Ama oryantalist yaklaşım olması bakımından da kaliteyi maalesef yakalayamıyor, orta düzeyde oryantalist yaklaşımlardır. Son radde yanlıştır. Sayın Fransa Cumhurbaşkanı'ndan hem Türkiye'ye dönük olarak sağduyulu ifadeler duymak isteriz hem de İslam ve terör gibi konuları bir arada kullanmasının ne kadar sakıncalı olduğunu hatırlatmak isteriz." açıklamasında bulundu. 

Çelik, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın daha evvel yaptığı Fransa seyahatinde bu hatırlatmada bulunduğunu anımsatarak, yapılan bir öbür değerlendirmenin de "Türkiye'nin AB'den uzaklaştığı ve dolayısıyla Türkiye ve Rusya ile daha stratejik bir iş birliği kurulması gerektiği" yönünde olduğunu söyledi. Bu stratejik iş birliğinin arkasında farklı şeyler olduğunu dile getiren Çelik, şunları kaydetti:

"Bunun arkasında ne var, ben söyleyeyim. Demokratik konularda ve öbür konularda konumlandırılması konusunda son radde eli aleni tekliflerde bulunurlar bize. Defalarca söyledik, Türkiye, sadece terörle mücadeleye indirgeyeceğimiz bir askeri karargah ya da sadece göçmenlerin barınmasına yönelik bakabileceğimiz bir göçmen kampı değil. Kuvvetli demokrasisi olan ve son radde kuvvetli bir Avrupa ülkesidir. Şu aleni ve nettir, Fransa ne kadar bir Avrupa ülkesiyse Türkiye de o kadar bir Avrupa devletidir. Türkiye'nin pek fazla özellikleri var, Akdeniz, Ortadoğu, Asya boyutları var ama Türkiye'nin Avrupa devleti olduğu tartışmasız bir gerçektir. 

Konuşmanın başında Amerika Birleşik Devletleri ile yaşadıkları sıkıntılardan bahsederek Avrupa'nın güvenliği konusundaki kaygılarını dile getiriyor. Aynı şekilde bu kaygıları dile getirirken de 'Yeni ittifaklar, müttefikler aramamız gerekir.' diyor. Tam da bu dönemde Türkiye ile AB bağlamında bu ilişkiyi yakınlaştırması gerekirken maalesef yanlış yere düşüyor. Çünkü Türkiye ve Avrupa Birliği arasındaki ilişkinin ahdi temeli tam üyelik müzakereleridir. Sayın Macron'un kendisini Avrupa Komisyonunun yerine ya da AB Konseyinin yerine koyarak bu ilişkiyi tartışması, doğru söylemek gerekirse doğru olmamıştır."

Macron'un konuşmasında ani fazla hata yapıldığı değerlendirmesinde bulunan Çelik, "Umarız bunları düzeltirler. Özellikle bu İslami terör ifadesinin hiç kimsenin işine yaramadığını, sadece aşırı grupların, teröristlerin işine yaradığını kendilerine bir defa daha hatırlatmak isteriz." dedi.

"İTTİFAK OLUP OLMAYACAĞINI HENÜZ DEĞERLENDİRMEDİK"

Çelik, mahalli seçimlerin yaklaştığı ve muhalefet cephesinde ittifak söylentilerinin olduğunu belirterek, "Acaba mahalli seçimlerde de bir Cumhur İttifakı görecek miyiz?" şeklindeki soru üzerine de Çelik, şunları söyledi:

"Bunu mahalli seçimler bağlamında konuşmuyoruz ama ilkesel olarak şunu söyleyebilirim. Cumhur İttifakı'nın milletimizin taleplerine, milletimizin arzularına ne radde aka karşılık verdiğini geçmiş dönemde gördük.

Dolayısıyla Cumhur İttifakı olarak ortaya konulan ilkelere bağlılığımızı sürdürüyoruz, bu ilkelerin değerli olduğu, bu ittifakın değerli olduğunun her vakit altını çiziyoruz. Ama mahalli seçimde böyle bir şey olur olmaz gibisinden şu anda bir değerlendirmemiz yok, daha onlara vakit var. Bu şekilde bir değerlendirme söz konusu olduğunda ben bunu sizinle aleni ve net bir şekilde paylaşırım. Cumhur İttifakı'nın mühim olduğunu, ilkelerinin devam etmesi gerektiğini, bu ittifaka bağlılığımızın da her vakit altını çiziyoruz ama bu söylediğiniz bağlamda mahalli seçimde ittifak olup olmama şeklindeki gündemi henüz değerlendirmedik, önümüzdeki günlerde değerlendirdiğimizde sizinle paylaşırım."

"AVRUPA'NIN DEAŞ'I BU AŞIRI SAĞDIR"

Çelik, "Hollanda'da aşırı sağcı milletvekili Wilders peygamberimiz Hz. Muhammed hakkında bir karikatür yarışması düzenledi. Bu konuda bir değerlendirmeniz olacak mı?" sorusu üzerine, "Bu şahıs şu anda son koalisyonun dışında 2. parti duruma geldi. Birinci derslik bir ırkçıdır, hakikaten faşist kelimesini hak eden birisidir. Hz. Peygambere haddini aşarak hakaret etmeye çalışan, muhtelif girişimlerde bulunuyor." değerlendirmesinde bulundu.

Hollanda hükümetinin açıklamalarının da dikkatle takip edildiğini belirten Çelik, "Hollanda hükümeti, bu şahsın yürüttüğü kampanyanın doğru olmadığını, kendilerini bağlamadığını ve buna karşı olduğunu söylüyorlar. Ama şunu ekliyorlar, 'Düşünce özgürlüğü çerçevesinde de yapabileceğimiz fazla bir şey yok' diyorlar." şeklinde konuştu.

Bu kavramın daha fazla tartışılması gerektiğini anlatım eden Çelik, milyonlarca insanın ortak ve en yüksek değerlerden birine bu kadar sistematik ve hoyratça saldırılmasının, fikir özgürlüğü olarak değerlendirilmesinin, aslında fikir özgürlüğüne yapılan en aka haksızlık olduğu görüşünü savundu.

Çelik, şöyle devam etti:

"Örneğin şu Wilders denilen şahsiyet, DEAŞ'ı öven, DEAŞ'ın yaptığı mücadelenin bir hak mücadelesi olduğunu anlatan, baştan aşağı haksız ve hukuksuz bir kampanya başlatsaydı, DEAŞ'ın propagandasını yapan bir üslup geliştirip, bununla ilgili sergiler açsaydı, bununla ilgili organizasyonlar yapsaydı, o vakit hukuk devreye girecekti, o vakit fikir özgürlüğünden bahsetmeyeceklerdi. Biz bunu Avrupa'nın pek fazla yerinde görüyoruz.

Türkiye'ye dönük olarak bir DEAŞ saldırısı olduğu zaman, insanlarımızı kaybettiğimiz zaman, Avrupa'da, Türkiye'de dayanışma için muhtelif halk binalarına Türk bayrağı yansıtıldı. Ama daha gaddar saldırılar PKK aracılığıyla gerçekleştirildiğinde, tekrar insanlarımızı kaybettiğimizde bu şekildeki gibi bir dayanışmayı görmedik. Avrupa'daki binalara Türk bayrağının yansıtılması gibi bir tavır ve tutum görmedik. Demek ki burada bir çifte standart var. Peygamberimiz Hz. İsa, Hz. Musa, hepsi peygamberlerimiz. Biz onlara saygının, hürmetin her alanda konulmasını düşünüyoruz."

Geçmiş yıllarda Müslümanların Avrupa'da yaptıklarıyla fazla iyi dersler verdiğini anımsatan Çelik, "Hz. Peygambere karşı bir yakışıksız tavır alındığında, Müslümanlar tuttular Hz. İsa'ya dua törenleri düzenlediler. Bu, herkesin dikkat etmesi gereken esas bir değerdir." dedi.

Hollanda hükümetinin Wilders'ın yaptığını "yakışıksız" bulmasını takdir ve not ettiğini vurgulayan Çelik, "Dediğim gibi bunun fikir özgürlüğü bağlamında değerlendirilmesi, bu radde hoyrat ve gaddar bir saldırının, bu radde provokatif bir saldırının bu şekilde değerlendirilmesi, bu ırkçı kafaların, bu faşist kafaların Avrupa'da daha fazla yer bulmasına, siyasette bu radde 2. parti durumuna gelmelerine ya da koalisyon ortağı haline gelmelerine yol açıyor." diye konuştu.

Çelik, sözlerine şöyle devam etti:

"Şunu unutmasınlar, Avrupa'nın DEAŞ'ı bu aşırı sağdır. Avrupa bağlamında düşündüğünüzde bu Wilders gibi ırkçıların, faşistlerin DEAŞ liderlerinden bir farkı yoktur. Dolayısıyla DEAŞ'a karşı hangi tedbiri alıyorlarsa bu ırkçılara karşı da o tedbiri almaları lazım. Bunun fikir hürriyeti bağlamında değerlendirilecek bir tarafı yok."

AK Parti Umumi Reis Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Ömer Çelik, "Berfo annenin acısı, öbür annelerin acıları, evlatlarıyla ilgili duyduğu özlem başımızın üzerindedir. Bu acıya hürmetimiz fazla büyüktür ve boynumuz kıldan incedir. Kapılarımız her vakit kendilerine açıktır ama 2010'dan sonra buranın giderek bir terör propagandasının zemini haline gelmesi, annelerin acısı üzerinden belli grupların burayı bir terör propaganda merkezine dönüştürmesi karşısında ortaya çıkan tedbirleri almak mecburi olmuştur." dedi. 

Çelik, AK Parti MYK toplantısı sonrasında açıklamalarda bulundu, soruları yanıtladı.  

Bir gazetecinin, "Cumartesi annelerinin 700'üncü gün eylemine ruhsat verilmemesi, polisin müdahalesi fazla tartışıldı. Sonrasında Süleyman Soylu'nun açıklamaları oldu. Hem CHP'den hem HDP'den Sayın Cumhurbaşkanının Başbakanlığı döneminde cumartesi annelerinin kabulüne ilişkin görüntüler paylaşıldı. Hem müdaheleyi hem Soylu'nun açıklamalarını hem de muhalefetten gelen tepkileri nasıl buluyorsunuz?" sorusu üzerine Çelik, "Sayın Umumi Başkanımızın Başbakanlığı döneminde o annelerin kabul edilmesiyle ilgili olan tutumumuzla bu son ortaya çıkan müdahale arasında bir çelişki yok." değerlendirmesinde bulundu. 

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Başbakanlığı döneminde konuyla ilgili yaptığı bir öbek konuşmasına atıfta bulunan Çelik, Erdoğan'ın konuşmasından bir bölümü aktardı.

Çelik, Erdoğan'ın, "Tamamen insani hassasiyetlerle yüreğimizi insanların dertlerine, sorunlarına açtık. Orada 103 yaşına ulaşmış Berfo ana vardı. Bizimle hikayesini paylaştı. Kendisini dinlediğimizde anneliğin siyasetinin ve ideolojisinin olmadığını bir defa daha gördük. Bir gece evinize geliyorlar, gözlerinizin önünde oğlunuzu alıp götürüyorlar. Tam 31 yıldır evladınızdan bir havadis, bilgi, salık alamıyorsunuz. 'Oğlumu götürürlerken son kez 'Cemil' dedim, o da bana 'Anne' diyerek seslendi. Son duyduğum sözler bunlar...' Faili meçhullerin katillerinin bulunmamasının ne aka keder olduğunu biliyoruz ama evladının kemiklerini dahi bulamayan, oğullarının mezarlarını bulmaya razı olan acılı anneler var bu ülkede. Her ne sebeple olursa olsun ülkemizde hiçbir ebeveyn evladı için gözyaşı dökmesin, evladının yolunu kaygıyla beklemesin diye hukuksuzluğa karşı mücadele ediyoruz. Biz birilerinin yaptığı gibi annelerin gözyaşları üzerinden politika yapmıyoruz, yapılmasını da istemiyoruz." şeklindeki açıklamalarını okudu.

Konuşmanın kayıpların arkasındaki çetelerle ilgili bölümünün de son radde mühim olduğunun altını çizen Çelik, Erdoğan'ın bu çetelerle mücadeleye yönelik açıklamalarını da aktardı.

Erdoğan'ın, hukuk ve statikonun karşılarına dikilmese bugün Türkiye'nin fazla daha farklı bir noktada olacağını söylediğini de dile getiren Çelik, "Bu cümleler Sayın Umumi Başkanımız aracılığıyla anlatım edilmiştir. Bu cümleleri aynen savunuyoruz. Özellikle şu cümlenin altını çiziyoruz, tekrar kendileri aracılığıyla anlatım edilmiştir; 'O annelerin yüreği bizim yüreğimizi ve yolumuzu aydınlatmaya yeter.' Bu görüşlerimizde hiçbir değişiklik yok." ifadesini kullandı. 

Evladını kaybetmiş bir annenin acısından, evlada duyduğu özlemden daha aka saygı olamayacağına işaret eden Çelik, bu keder karşısında boyunlarının kıldan ince olduğunu kaydetti.

TBMM'de bu konuda komisyon kurulduğunu, bazı sonlanan davalarda cezalar verildiğini anımsatan Çelik, şöyle devam etti:

"Berfo annenin acısı, öbür annelerin acıları, evlatlarıyla ilgili duyduğu özlem başımızın üzerindedir. Bu acıya hürmetimiz fazla büyüktür ve boynumuz kıldan incedir. Kapılarımız her vakit kendilerine açıktır ama 2010'dan sonra buranın giderek bir terör propagandasının zemini haline gelmesi, annelerin acısı üzerinden belli grupların burayı bir terör propaganda merkezine dönüştürmesi karşısında ortaya çıkan tedbirleri almak mecburi olmuştur. İçişleri Bakanımızın yaptığı açıklamada aleni bir şekilde ortaya koyduğu gibi terör gruplarından, terör gruplarının tahakkümünden bu alanın kurtarılması gerekiyor. Bu annelere karşı bir tutum değildir, evladı kaybeden annelere karşı bir tutum değildir. İçişleri Bakanımız bunu aleni ve net şekilde söyledi, oradaki terör gruplarının burayı bir eylem alanına dönüştürmesine karşıdır."

Türkiye'de, "siyasi istismar partisi" denilebilecek, adı konulmamış bir partinin bulunduğunu belirten Çelik, bunların her türlü acıyı, gözyaşını istismar etmek üzere hayatlarını kurguladığını bildirdi.

Gerçek acılarla, annelerin evlatlarına duyduğu hasretle de bunların bir ilgisinin bulunmadığını anlatım eden Çelik, bu siyasi istismar partisinin, meseleleri her vakit için siyasi iltihaba dönüştürmeye çalışan, provakatif olaylar oluşturmaya çalışan öbek olduğunu vurguladı.

Çelik, şunları kaydetti:

"Bunlar aracılığıyla o saha bu şekilde ele geçirilmiştir. Bunların annelerin acısını istismar ederek terör propagandası yapmasına, birtakım faaliyetler içerisine girmesine bundan sonra müsaade edilmeyecektir. O saha bundan sonra böyle bir iş için kullanılmayacaktır. Anneler ya da başkaları, evladıyla ilgili endişe duyanlara hepimizin kapısı her vakit açıktır. Bundan sonra İstiklal Caddesi gibi yerlerde bu çeşit eylemlere ruhsat verilmeyecektir. Aleni ve net söylüyorum, valiliğin belli olarak ortaya koyduğu yerler haricinde bu tip eylemlere müsade edilmeyecektir. Bu tip yerlerde eylem yapmak isteyen AK Parti bile olsa müsade edilmeyecektir. Valiliğin gösterdiği yerde bunlar yapılacaktır, bu düzeni sağlamak durumundayız. Yapılan iş annelere ve annelerin acılarına karşı yapılan bir iş değildir. Anneleri ve annelerin acılarını mahkum etmeye çalışan, kıskaca almaya çalışan terör gruplarına karşı yapılan bir iştir. Dolayısıyla tüm o annelere, evladının yasını tutan annelere bir defa daha hürmetlerimizi sunuyoruz ama bu son yapılan meselenin bu annelere karşı bir tutum gibi gösterilmesini kesinlikle kabul etmiyoruz."

Çeşitli meselelerde polisin müdahalesi ile ilgili konunun her vakit tartışılabileceğinin altını çizen Çelik, bununla ilgili İçişleri Bakanlığının son radde performanslı bir kontrol yürüttüğünü aktardı. 

Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bu sadece bu olayla ilgili değil, pek fazla olayla ilgili ama orada dikkat ederseniz karşı karşıya kaldığı vaziyet karşısında emniyet güçlerinin olası olduğu kadar soğukkanlılığını korumaya çalıştığını tespit ediyoruz ama bir hata varsa o mutlaka kendi iç dinamikleri içinde değerlendiriliyordur. Dolayısıyla bu meselenin terör grupları aracılığıyla istismar edilmesine müsade edilmeyecektir. Bu yerlerin terörün propaganda alanı olmaktan çıkarılmasıyla annelerin acısını birbirine karıştırmamak lazım. Bunu maalesef tekrar terörle akrabalığı fazla seven grupların sosyal medyada fazla yoğun bir şekilde yaptığını görüyoruz ama o annelerle aramıza girecek herhangi bir kapasiteye sahip değiller." 


YORUMLAR

  • 0 Yorum