Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın'dan karma eğitim açıklaması

Bugünün tartışılan başlıklarından biri, "karma eğitim kaldırılıyor" iddiasıydı. Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, kabine toplantısı ardından, bu iddiayı yalanladı. "Karma eğitim devam ediyor" dedi. Kalın, emeklilikte yaşa takılanlar ve İdlib konularında açıklamalarda bulundu.

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın'dan karma eğitim açıklaması
12 Eylül 2018 - 06:14

 

 

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Beştepe'de, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında yapılan Cumhurbaşkanlığı Kabine Toplantısı devam ederken açıklamalarda bulundu, gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Toplantıda 100 günlük icraat programının umumi hatlarıyla ele alındığını belirten Kalın, "Kasım ayı içerisinde de ikinci surat günlük icraat programı açıklanacak, bununla ilgili hazırlıklarımız da devam ediyor." diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bizzat projeleri takip ettiğini vurgulayan Kalın, bunların zamanlı bir şekilde ve verimli bir biçimde hayata geçirilmesinin öncelikleri arasında yer aldığını bildirdi.

Ekonomiyle ilgili de Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak'ın bir sunumu olduğunu aktaran Kalın, "Özellikle Türkiye'deki pozitif yatırım ortamının devam ettiğini yine anlatım etmek istiyorum. Türk ekonomisi bilhassa uluslararası yatırımcılara itimat veren bir iktisat olmaya devam etmektedir." dedi.

İkinci çeyrek büyümenin 5,2 oranında gerçekleştiğini ve bunun Türk ekonomisinin tüm bu zorluklara, farklı yerlerden gelen menfi etkilere karşın büyümeye, üretmeye devam ettiğini gösterdiğine işaret eden Kalın, "Önümüzdeki günlerde de Cumhurbaşkanımız başta olmak üzere tüm iktisat yönetimimizin bu konuyla ilgili alacağı tedbirler, görüşmeler, temaslar da devam edecek." ifadesini kullandı.



Kalın, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Birleşmiş Milletler Umumi Kurulu dolayısıyla Amerika'ya ziyaret yapacağını anımsatarak, "Orada da öncesinde ve emniyet kurulu esnasında da yatırımcılarla birtakım görüşmeleri olacak. Bakanlarımızın hakeza yatırımcılarla, uluslararası şirketlerle, CEO'larla görüşmeleri de devam edecek. Yani ana hatlarıyla Türk ekonomisiyle ilgili bir panik havasının olmadığını burada bilhassa yine anlatım etmek istiyorum. Bu türbülans gibi görünen dönemin de kısa sürede aşılacağından biz eminiz." diye konuştu.

Yeni eğitim yılının başlayacağını ve bu çerçevede Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk'un bir sunumu olduğunu belirten Kalın, bilhassa yeni dönemle ilgili alınan tedbirlerin takdim edildiğini bildirdi.

Alınan tedbirlere ilişkin de bilgi veren Kalın, şöyle devam etti:

"Öncelikle emniyet noktasında tüm öğrencilerimizin güvenli ve huzur içerisinde yeni öğretim yılına başlaması için Milli Eğitim Bakanlığı ile İçişleri Bakanlığımız arasında bir çalışma yapıldı. Emniyet görevlilerinin görevlendirilmesi noktasında lüzumlu tüm tedbirler alındı. Pazartesiden itibaren bu uygulamaları da hep beraber göreceğiz. Yani özelikle velilerin, alilerin bu konuda müsterih olmalarını söyleyebiliriz. İki bakanlığımızın bu konudaki çalışması inşallah somut olarak sahada da görülecek."


Milli Eğitim Bakanlığı ile Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı arasında 60 bin temizlik, 20 bin de sivil emniyet görevlisinin görevlendirilmesiyle ilgili bir çalışma başlatıldığına değinen Kalın, "Bunlar bilhassa güvenliğin yanı sıra okullarımızın, çevresinin ve bahçelerinin temizliği konusunda mühim bir ihtiyaçtı. Bu vesileyle bu çalışma da şu anda tamamlanma aşamasına girmiş durumda." ifadesini kullandı.

Kalın, iki bakanlığın 60 bin temizlik, 20 bin de sivil emniyet görevlisinin görevlendirilmesi konusunda mutabakata vardığını belirtti. Kalın, "Yeni öğretim yılına başlayacak tüm öğrencilerimize hayırlı, bereketli, feyizli bir öğretim yılı temenni ediyorum. Aynı şekilde öğretmenlerimize, idarecilerimize, tüm yöneticilerimize de gençlerimizin ufkunu daha da açacak onları parlak bir geleceğe hazırlayacak bir öğretim yılı olmasını temenni ediyorum." dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın geçen hafta Astana üçlü zirvesinin üçüncü toplantısını gerçekleştirmek üzere Tahran'da olduğunu anımsatan Kalın, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Orada yapılan görüşmeleri ve müzakereleri canlı yayından hepiniz de izlediniz. Açıkçası bizim de beklemediğimiz bir biçimde müzakere kısmı canlı yayınlandı. Aslında bu da bir hayra vesile olduğu. Bunu neden söylüyorum? Özellikle Cumhurbaşkanımızın insani duyarlılık noktasında ve İdlib'e yönelik muhtemel bir saldırının önlenmesi için nasıl bir gayret ve mücadele içerisinde olduğunu tüm dünya da görmüş oldu."


Tahran zirvesinden sonra bile İdlib'in cenup uçlarından itibaren birtakım saldırıların hala devam etmekte olduğuna dikkati çeken Kalın, "Yani bu süreç içerisinde biz hem Tahran'daki zirvede muhataplarımıza yani Rusya Federasyonu ve İran'a hem de dünya kamuoyuna Cumhurbaşkanımızın fazla açık, net çağrıları oldu. Yani bu İdlib'e yönelik bir saldırının sadece bir insani bir felaketle sonuçlanmayacağını, bunun fazla ağırbaşlı siyasi, diplomatik sonuçları olacağını da anlatım ettik, etmeye de devam ediyoruz." dedi.

"DÜNYA KAMUOYU ELİNİ TAŞIN ALTINA KOYMASI GEREKİYOR"

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bugün bir Amerikan gazetesinde yayınlanan yazısında da anlatım ettiği gibi bu konuda sadece Türkiye'nin gayret göstermesinin asla yeterli olmayacağını vurgulayan Kalın, şu görüşlere yer verdi:

"Dünya kamuoyunun da burada elini taşın altına koyması gerekiyor ama bunu hakikaten samimiyetle ve ciddiyetle yapması gerekiyor. İdlib'e yönelik bir hücum her şeyden evvel şu ana kadar devam eden siyasi süreçleri dinamitleyecektir, ağırbaşlı bir itimat bunalımına yol açacaktır. Surat binlerce insanın Türkiye'ye doğru yine devinim etmesine, göç etmesine neden olacaktır.

Zaten milyonlarca mülteciyi Türkiye'de barındırdığımız bir dönemde yeni bir göç dalgasının on binler, surat binleri kapsayacak bir göç dalgasının Türkiye'ye dönük gerçekleşmesi öbür komplikasyonları ortaya çıkaracaktır. Bunun etkileri sadece Türkiye ile de sınırlı kalmayacaktır, buradan Avrupa'ya, öbür ülkelere de sıçrayacaktır. Dolayısıyla burada bizim çağrımız tüm dünya kamuoyunun, Batılı ülkelerin, Amerika Birleşik Devletleri'nin, bölge ülkelerinin bu konuda eş güdüm ve koordinasyon içerisinde devinim ederek İdlib'e yönelik muhtemel bir saldırıyı durdurmasıdır."

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın da Tahran'daki zirvede dile getirdiği bir konunun altını çizmek istediğini belirten Kalın, şunları anlatım etti:

"Zaman vakit Batılı ülkelerin 'Esed rejimi İdlib'de kimyasal silah kullanırsa müdahalede bulunuruz' açıklamalarının son radde yetersiz ve tutarsız olduğunu anlatım etmeliyiz. Çünkü şu ana kadar Suriye savaşında öldürülen surat binlerce insanın yüzde 99'undan fazlası konvansiyonel silahlarla öldürüldü. 'Kimyasal silahlar kullanılırsa müdahale ederiz ama konvansiyonel silahlarla saldırmaya devam ederse hiçbir şey yapmayız' anlamına gelen bu açıklamaların Suriye bağlamında oyun değiştirici bir öğe olmayacağı, caydırıcı bir kalite arz etmeyeceği fazla aleni net olsa gerektir.

Ayrıca 'Kimyasal silah kullanılırsa müdahale ederiz' demek konvansiyonel silahlarla saldırmaya ve şu andaki katliamları yapmaya devam edebilirsiniz demektir. Bunun hiçbir iler tutar tarafı olmadığını anlatım etmeliyiz. Burada kimyasal ya da konvansiyonel tüm silahlarla ölümlerin tamamen durdurulmasına yönelik bir çağrının yapılması, ağırbaşlı bir diplomatik çalışmasının yapılması, Esed rejimine ve onun destekçilerine yönelik birtakım öbür girişimlerin devreye sokulması gerekiyor."

Kalın, süreç içerisinde insani duyarlılık gösteren tarafın Türkiye olduğu aleni ve net bir şekilde ortada olduğuna bildirdi.

Sözcü Kalın, şunları kaydetti:

"Ama biz duruşumu sergiledik yapacağımızı yaptık artık gerisine karışmıyoruz diyecek durumda da değiliz. Ortada insani siyasi bir kriz var, bu büyüyerek herkesi içine çekecektir. Dolayısıyla burada bizim beklentimiz tüm tarafların, tüm paydaşların mutlaka bu süreç içerisinde önümüzdeki günlerde yapıcı katkılar sunacak şekilde bir tutum içine girmeleri ve İdlib'e yönelik tüm bu mahsurları ortadan kaldıracak bir siyasi çözüm üzerinde mutabık kalmalarıdır. Biz Türkiye olarak bu konudaki çalışmalarımıza devam edeceğiz ama bunu sadece Türkiye'nin omuzlarına bırakmak bu yükü ne adildir ne de insaflı bir yaklaşımdır. Dolayısıyla burada önümüzdeki günlerde müttefiklerimizden de ağırbaşlı katkılar beklediğimizi bilhassa anlatım etmek istiyorum ki Sayın Cumhurbaşkanımız da bu konuları önümüzdeki günlerde yapacağı temaslarda ayrıca Birleşmiş Milletler Emniyet Kurulunda hem yapacağı konuşmada hem de temaslarında dile getirecek."

CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN'IN ALMANYA ZİYARETİ

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Birleşmiş Milletler (BM) ziyaretinin derhal ardından 28-29 Eylül'de New York'tan Berlin'e geçeceğini, Almanya'ya 2 günlük bir devlet ziyaretinde bulunacağını bildiren Kalın, Türkiye'nin Almanya'yla kökü ve kapsamlı ilişkileri olduğunu söyledi.

İnsani, ticari, siyasi, diplomatik, kültürel ve öbür alanlarda Türkiye'nin Avrupa'daki mühim ortaklarından olan Almanya ile ağırbaşlı ekonomik ilişkileri olduğuna da değinen Kalın, 7 binin üzerinde Alman şirketinin Türkiye'de iş yaptığını, 2,5-3 milyona yakın Türk'ün de Almanya'da yaşadığını anımsattı.

Almanya'nın Avrupa'nın en önde gelen şef ülkelerinden birisi olduğunu da belirten Kalın, "Dolayısıyla bu ziyareti biz son radde önemsiyoruz ve bu ziyarete son radde pozitif bir gündemle gideceğiz. Aynı şekilde Alman mevkidaşlarımızın da bu ziyaret için fazla kapsamlı içerikli bir hazırlık yaptıklarını da biliyoruz. Bunlarla ilgili ön görüşmelerimizi de geçtiğimiz hafta zaten yaptık. Bunun da iki memleket ilişkilerine o bağlamda da Türkiye ile Avrupa ilişkilerine müspet katkı sağlayacağını umut ediyoruz." diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın cumartesi günü Azerbaycan'ın kurtuluşunun 100'üncü yılı dolayısıyla Azerbaycan'a gideceği bilgisini veren Kalın, "Sayın Cumhurbaşkanımız da programlara katılmak suretiyle orada bir konuşma yapacak ve bugün de Azerbaycanlı kardeşlerimizin yanlarında olduğumuzu bir kez daha bu vesileyle anlatım edeceğiz." dedi.

"FKÖ, FİLİSTİN HALKININ ÖZGÜRLÜK MÜCADELESİNİN ÖNEMLİ KURUMLARINDAN BİRİDİR"

Dış politikayla ilgili bir öbür mühim konunun da Filistin meselesi olduğuna işaret eden Kalın, "Bir müddettir müzakerelerin durduğu, Filistin halkının daha fazla baskılara, ayrımcılığa ve izolasyona maruz bırakıldığı bir dönemden geçiyoruz." diye konuştu.

Başkan Erdoğan'ın İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Dönem Başkanı sıfatıyla gerek İİT zirvelerinde gerek Kudüs meselesinde gerekse ikili ve bölgesel platformlarda bu konuyu devamlı gündeme getirdiğine dikkati çeken Kalın, şöyle devam etti:

"Son gelişmeler bağlamında bilhassa ABD'nin Filistin Kurtuluş Örgütü'nün (FKÖ) ofisini kapatma yoluna gitmesi Trump yönetiminin Filistin meselesinde tarafgir bir tutum içinde olduğunu bir kez daha teyit etmiş oluyor. Bu umumi olarak Amerikan yönetiminin Filistin meselesine, Ortadoğu sulh sürecine nasıl baktığıyla ilgili son radde kaygı verici, kaygı verici bir tutum içerisinde olduğunu göstermektedir. Filistin Kurtuluş Örgütü, Filistin halkının özgürlük mücadelesinin mühim kurumlarından biridir, siyasi meşruiyeti vardır. Bunun ofisinin kapatılması, görevlilerinin memleket dışına çıkartılması veya gönderilmesi, 'gidin' denilmesi açıkçası burada Amerika'nın iddia ettiği gibi tarafsız bir arabulucu olma vasfını yitirdiğini göstermektedir. Bu bağlamda BM Mülteciler Komiserliği olarak bildiğimiz UNRWA'nın ABD aracılığıyla verilen bütçe payının kesilmesi bir öbür kaygı kaynağıdır."

"FİLİSTİNLİLERİ CEZALANDIRIRCASINA BU TÜR KARARLARIN ALINMASINI ASLA KABUL ETMİYORUZ"

UNRWA'nın hizmetlerinden yarım milyondan fazla Filistinlinin istifade ettiğini belirten Kalın, bu hizmetlerin de fazla aka bir bölümünün aslında eğitim, sıhhat gibi temel ihtiyaçlarla ilgili olduğunu, siyasi bir tarafı bulunmadığını vurguladı.

Bu programdan gençlerin, çocukların, yaşlıların faydalandığını anlatan Kalın, şöyle konuştu:

"Adeta Filistinlileri cezalandırırcasına bu çeşit kararların alınmasını da biz asla kabul etmiyoruz, bunları kınıyoruz. Bunları Filistin halkına yönelik bir haksızlık ve hakaret olarak değerlendiriyoruz. Ama biz doğal ki çaresiz değiliz, elimiz kolumuz bağlı oturup, bu süreci izlemeyeceğiz. Cumhurbaşkanımız İİT Dönem Başkanı olarak, bununla ilgili bir kampanya zaten başlatmıştı. Yine hem İİT üyesi ülkelerle hem öbür dünya memleket liderleriyle de bu konuda görüşmelerini devam ettirecek, Avrupa Birliği başta olmak üzere, ABD'nin kestiği fonların telafi edilmesi, o katkı payının öbür kaynaklardan sağlanması konusunda da bir sıra girişim oldu, biliyorsunuz. Biz Türkiye olarak da bu sürecin içinde olmaya devam edeceğiz."

Kalın, Türkiye'nin UNRWA'nın Danışma Kurulu Dönem Başkanlığı görevini yürüttüğünü de hatırlatarak "Biz burada Filistin halkının meşru davasında yanlarında olmaya devam edeceğiz. Ama bilhassa iki devletli çözümün hayata geçirilmesi, Kudüs'ün statüsünün korunması ve Filistinli mültecilerin ülkelerine dönme haklarının kendilerine verilmesi noktasında biz girişimlerimizi devam ettireceğiz. Filistin halkının bir tüm olarak iradesini dikkate almayan hiçbir çözümün çözüm olmayacağını herkesin bilmesi gerekiyor. Zaten işgal altında yaşayan Filistin halkının şu veya bu gerekçeyle yine bir yalnızlığa, izolasyona, ambargolara maruz kalması asla ve asla kabul edilemez. Yani öz yurdunda adeta bir parya haline getirilmesi Filistin halkının, tüm insanlığın vicdanını sızlatmalıdır." değerlendirmesinde bulundu.

"TERÖRLE MÜCADELE SADECE TERÖRİSTLE MÜCADELEDEN İBARET DEĞİL"

Kalın, kabine toplantısında terörle mücadele konusunda İçişleri, Milli Savunma bakanlıkları ve Milli İstihbarat Teşkilatının da birer sunumları olduğunu belirterek terörle mücadelenin son dönemde son radde müspet neticeler verdiğini anlatım etti.

Özellikle son yıllarda terör örgütüne katılım noktasında fazla ağırbaşlı düşüşlerin olduğunun altını çizen Kalın, terör örgütü mensuplarının hem Türkiye topraklarında hem de hudut ötesinde etkisiz hale getirildiğini ve bu başarı oranının her gün biraz daha artığını memnuniyetle görüldüklerini söyledi.

Bunun, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın tanım ettiği "tehdidi ve terörü doğduğu yerde ortadan kaldırma" stratejisinin bir tatbiki olduğuna vurgu yapan Kalın, "İlgili kurumlarımız İçişleri Bakanlığımız, Milli Savunma Bakanlığımız, Silahlı Kuvvetler ve Milli İstihbarat Teşkilatımız da son radde iyi bir eşgüdüm ve koordinasyon halinde, iş birliği içerisinde bu stratejiyi hayata geçiriyorlar." ifadelerini kullandı.

"Terörle mücadele sadece teröristle mücadeleden ibaret değil." diyen Kalın, emniyet bahsi söz konusu olduğunda öbür başlıkların da bulunduğunu belirterek uyuşturucuyla, organize suçlarla, düzensiz göçle mücadele ve benzeri konularda da ilgili kurumların çalışmalarını yoğun şekilde sürdürdüğünü anlattı.

"BİR TALEP SÖZ KONUSU OLURSA BU GÖRÜŞME GERÇEKLEŞEBİLİR"

Kalın, gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını da yanıtladı.

Bir gazetecinin, AK Parti ve MHP arasında mahalli seçimlerde ittifak olup olmayacağı ve iki liderin bu konuda birbirleriyle görüşüp görüşmeyeceğine ilişkin sorusu üzerine Kalın, bu konuda AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik'in dün bir açıklama yaptığını hatırlattı.

Bu çerçevede bir değerlendirmede bulunacağını anlatım eden Kalın, şunları kaydetti:

"Cumhur İttifakı'nın umumi ruhunun muhafaza edilmesi, hem mahalli seçimlere giderken yaşayacağımız, şu önümüzdeki günlerde hem de sonrasında önemsediğimiz bir yaklaşımdır. Bunun muhafaza edilmesi umumi olarak kabul edilen tutumdur, yaklaşımdır. Spesifik olarak, daha detaylı olarak mahalli seçimlerde bu ittifak nasıl uygulanır? Onun detaylarının çalışılması gerekiyor. Bunu liderlerimiz oturacaklar, görüşecekler. Ondan evvel ilgili arkadaşlarımız komisyonlarda iki parti arasında bu konuları görüşecekler, olgunlaştıktan sonra da liderlere arz edecekler. Onunla ilgili çalışmalar henüz başlamış değil ama önümüzdeki günlerde başlayabilir.

Bu çerçevede de bugün yarın itibarıyla Sayın Cumhurbaşkanımızın Sayın Bahçeli'ye bir daveti söz konusu olmadı. Sayın Bahçeli'nin de böyle bir görüşme talebi şu an itibarıyla söz konusu değil. Ama vakit vakit bildiğiniz gibi görüşmeleri oluyor, bunun önünde mani bir vaziyet söz konusu değil. Önümüzdeki günlerde belki böyle bir talep söz konusu olursa bu görüşme gerçekleşebilir."

Kalın, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 14 Eylül'de İstanbul'daki zirvede yeni çağrıları, önerileri olup olmayacağına ilişkin soru üzerine, 14'ündeki toplantının Türkiye'nin ev sahipliğinde yapılacağını hatırlattı.

Burada Türkiye, Rusya, Almanya ve Fransa liderlerinin katılacağı zirvenin ön hazırlık toplantısının siyasi danışmanlar düzeyinde yapılacağına işaret eden Kalın, "Bu toplantıda biz liderlerin zirvede ele alacakları gündemi çalışacağız. Şu an itibarıyla her şey taslak halinde doğal ki. Orada bir mutabakata vardıktan sonra bunlar liderlerimize arz edilecek, ondan sonra nihai tasdik alındıktan sonra da bir takvim üzerinde de doğal ki çalışacağız." diye konuştu.

"TÜRKİYE OLARAK BİZ ELİMİZDEN GELENİ YAPTIK, YAPMAYA DA DEVAM EDECEĞİZ"

Henüz toplantı yapılmadığı için takvime ilişkin net bir şey söyleyemeyeceğini anlatım eden Kalın, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Cuma günü mevkidaşlarımızla oturup, konuşacağız. Orada bir takvim de belirlemeye çalışacağız ana hatlarıyla. Erek doğal ki Suriye başta olmak üzere bölgesel konuları eşgüdüm içerisinde ele almak. Bu mekanizmanın faydalı olacağını düşünüyoruz. Zira bu ülkeler hem bölge hem Ortadoğu konuları, güvenlik, terörle mücadele, Suriye ve öbür konularda zaten ikili, üçlü, dörtlü formatlarda devamlı temas halinde olan ülkeler. Bunun somut neticeler çıkartacağına inanıyoruz. Aslında İdlib'de yaşanan sıcak gelişmeleri de dikkate aldığınızda belki bu toplantının ve zirvenin önemi biraz daha artmış olacak. Çünkü bu meselenin tüm yükünü, ağırlığını Türkiye'nin omuzlarına bırakıp kenara çekilmek adil bir tutum olmaz, çözüm de üretmez. Türkiye olarak biz elimizden geleni yaptık, yapmaya da devam edeceğiz. Bu insani duyarlılık noktasında Cumhurbaşkanımızın tavrı zaten net, bunu her platformda anlatım ediyor, etmeye de devam edecek ama meseleyi daha fazla büyütmeden nasıl çözebiliriz diye baktığımızda tüm paydaşların bu sürecin içinde yer alması gerekiyor. Bu toplantı da buna katkı sağlayacak toplantılarda n birisi olacak."

Kalın, bu dörtlü zirveden evvel Başkan Erdoğan'ın New York'ta da dünya liderleriyle görüşmeleri olacağını vurgulayarak bu konuyu orada da gündeme getireceğini anlatım etti.

İdlib'den yaşanabilecek bir göç dalgasına karşı Avrupa Birliği'nin sınırda mültecileri engellemek üzere 10 bin kişilik kalıcı hudut gücü oluşturacağı haberleri anımsatılarak, bu konudaki değerlendirmesi sorulan Kalın, bunun kendilerinde ilk uyandırdığı intibanın "olaya güvenlikçi perspektiften bakma" yaklaşımı olduğunu söyledi.

Kalın, "Bu göçü nasıl durdururuz. Bu insanlara nasıl sahip çıkarız, can-mal güvenlikleri nasıl sağlarız" kaygılarından ziyade "Sınırları koruyalım, ülkemize almayalım, bu meseleyi uzağımızda tutalım" yaklaşımının bulunduğuna yönelik bir izlenimin oluştuğunu belirterek, "Umarım yanılıyoruzdur." ifadesini kullandı.

Avrupa Birliği ülkelerinin son 3-4 yıllık dönemde mültecilerle ilgili umumi olarak takındığı tavra işaret eden Kalın, şu an da bunun dışında bir yaklaşımın da pek yargıç olmadığını gördüklerini vurguladı.

"KASTETTİĞİMİZ YENİ BİR CEPHE AÇALIM DEĞİL"

Kalın, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Tahran'daki açıklamalarını anımsatarak, "Bu meselenin çözümü, yerinde müdahale, yani İdlib meselesine müdahale. Bundan kastettiğimiz yeni bir cephe açalım, yeni bir harp başlatalım değil. Tam bilakis orada büyümekte olan bu ateşi nasıl söndürürüz. Bunun için Avrupa ülkelerinin de Amerika Birleşik Devletleri'nin de Trump yönetimin de farklı, yapıcı bir şekilde sürece iç olması gerekiyor." diye konuştu.

Kalın, 10 bin kişilik emniyet gücünün kurulması, farklı şekillerde dizayn edilmesinin sorunu çözmeyeceğinin altını çizerek, "Bu göç akını, Esed rejiminin katliamları devam ettiği müddetçe bu insanlar bir yerlere kaçacaklar. İdlib bağlamında da kaçacakları öbür bir yer de yok." açıklamasında bulundu.

Türkiye- Suriye sınırının İdlib kısmının yaklaşık 150-160 kilometre olduğuna dikkati çeken Kalın, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Hemen sınırın öte noktasında, sıfır noktasında zaten şu an 700-800 bine yakın insan var. Sınıra dayanmışlar, orada duruyorlar. Türkiye'den onlara gıda, giyecek gibi yardımlar gidiyor ama aşağıdan, cenup aracılığıyla aka bir dalga geldiğinde, on binler yürümeye başladığında bu insanları nasıl durduracaksınız? Biz yine insani kaygılarla elimizden geleni yapacağız ama bunun yükünü sadece Türkiye'nin omuzlarına bırakmak doğru bir yaklaşım olmayacak."

Kalın, 10 bin kişilik hudut gücü oluşturulmasına ilişkin, "Bizde uyandırdığı ilk intiba yine meseleye güvenlikçi perspektiften baktıkları, asıl sorunu çözmeye dönük, kapsamlı, uzun vadeli bir perspektiften yoksun oldukları yönünde." değerlendirmesini yaptı.

EMEKLİLİKTE YAŞA TAKILANLAR

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, MHP başta olmak üzere muhalefet partilerinin emeklilikte yaşa takılanlar için Meclise verdiği kanun teklifine hükümetin destek verip vermeyeceğinin sorulması üzerine, konunun bugünkü kabine toplantısında gündeme gelmediğini ve şu anda hükümetin gündeminde de bu konunun bulunmadığını bildirdi.

Kalın, "Ekim ayında öneri geldiğinde bir bakılır, nedir, ne değildir... Ama bunun umumi manada bütçeye üreteceği maliyeti de dikkate almak durumundayız ama şu anda bugün bu mevzu, bahis gündeme gelmedi. Bugün, yarın da gündemimizde bu yok." ifadesini kullandı.

GÖÇ DALGASINA KARŞI TÜRKİYE'NİN STRATEJİSİ

İdlib'den yaşanabilecek göç dalgasına karşı Türkiye'nin stratejisinin ne olacağı sorulan Kalın, şu ana kadar Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın talimatıyla tamamen insani kaygılarla "açık kapı" politikasının izlendiğini anımsattı.

Kalın, vakit vakit bu politikadan ötürü haksız bir şekilde eleştirildiklerini dile getirerek, şöyle devam etti:

"Bu öyle bir şey ki kapıları açsanız 'Herkese ruhsat veriyorsunuz' diye eleştiriye maruz kalıyorsunuz, kapıları kapatsanız 'Bu insanları nasıl savaşın, varil bombalarının, kimyasal saldırıların kucağına itersiniz' diye öbür bir eleştiriye maruz kalıyorsunuz ama eleştiri yapanların kendileri sahada ne yapıyorlar, kaç mülteciyi aldılar ya da bu çatışmaları önlemek, durdurmak için acep ne çeşit girişimler yaptılar diye baktığınızda, orada da pek bir şey yapmadıklarını görüyorsunuz.

Böyle bir muhtemel göç dalgasına karşı AFAD başta olmak üzere ilgili tüm birimlerimiz doğal ki tedbirlerini aldılar, almaya da devam edecekler ama istikbal dalganın şeklini, büyüklüğünü şu anda kestirmek zor. Umarız önümüzdeki günlerde İdlib meselesiyle ilgili bir siyasi çözüm söz konusu olur. Cumhurbaşkanımızın Tahran'da yaptığı çağrıya eş bir ateşkestir, silah bırakmadır, buna eş bir gelişme söz konusu olur ve biz bu ihtiyaçla veya bu acil durumla karşı karşıya kalmayız."

Göç dalgasının söz konusu olması durumunda Türkiye'nin üzerine düşeni yapmaya devam edeceğini vurgulayan Kalın, ama bunun da bir sınırının olduğunu herkesin bilmesi gerektiğini anlatım etti.

"ANA MUHALEFET LİDERİNE YAKIŞMAYAN BİR SAKİLLİK"

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, CHP Umumi Başkanı Kılıçdaroğlu'nun Cumhurbaşkanı Erdoğan'a yönelik "dolar baronlarının adamı" yönündeki iddialarının yargıya taşınıp taşınmayacağının sorulması üzerine, şunları söyledi:

"Sayın Kılıçdaroğlu'nun bu çeşit açıklamalarını ciddiye almak olası değil. Yani ana muhalefet liderine de yakışmayan bir sakillikle vakit vakit bu çeşit açıklamalar yapıyor. Daha kötülerini de yaptı geçmişte. Bunların kendisine bir faydası olmadı siyaseten, şayet gaye buradan bir siyasi rant elde etmekse. Hele ki Cumhurbaşkanımıza bu çeşit saldırılarla bir yol alabileceğini zannediyorsa ne Sayın Cumhurbaşkanımızı ne de siyaseti pek bilmediği anlaşılır."

Kalın, yargı sürecine başvurulup başvurulmayacağına ilişkin avukatların lüzumlu değerlendirmeyi yapabileceğini ama şu an itibarıyla kendisine gelen bir bilginin bulunmadığını bildirdi.

"ORTA VADELİ PROGRAM ÖNÜMÜZDEKİ BİRKAÇ HAFTA İÇERİSİNDE AÇIKLANACAK"

Kalın, iki gün sonra Merkez Bankasında gerçekleştirilecek toplantıya işaret edilerek, "Faizle ilgili beklentileriniz nelerdir?" diye sorulması üzerine, perşembe günü alınacak kararı şu anda bilemeyeceğini, karar alındığında hep beraber göreceklerini söyledi. Kalın, şu değerlendirmeyi yaptı:

"Meselenin sadece bu konuyla ilgili olmadığını, umumi olarak bunun bir ekosistem olduğunu hepimiz biliyoruz. Dolayısıyla dikkat ederseniz atılan adımlar da zaten bunu dikkate saha daha kapsamlı adımlar. Zaten o çerçevede de Hazine ve Maliye Bakanımızın hazırladığı Orta Vadeli Program (OVP) da bu ayın içerisinde, önümüzdeki birkaç hafta içerisinde açıklanacak. Bu ekonomiye sadece yeni bir perspektif sunmayacak, aynı zamanda ekonomik üretimle dengelerle ilgili de fazla mühim bir yol haritası oluşturacak."

Kalın, "Bu dar boğazdan kısa sürede inşallah hep beraber daha da güçlenerek çıkacağız." dedi.

"KARMA EĞİTİM SİSTEMİ DEVAM EDİYOR"

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, "Karma eğitimle ilgili haberler yapıldı. Bir baş karışıklığı oluştu. Bu konuyla ilgili sizin ağzınızdan net cümleler duyabilir miyiz?" şeklindeki soru üzerine, konuyla ilgili bugün Milli Eğitim Bakanlığının da bir açıklama yaptığını hatırlattı.

Burada bir mahkeme kararına istinaden, bir vatandaş başvurusuna ilişkin, mahkeme kararını temel saha bir düzenleme yapıldığını belirten Kalın, bunun "Türkiye'de karma eğitim kaldırılıyor" yönünde bir öbür propagandaya dönüştüğünü anlatım etti.

Kalın, "Böyle bir şey söz konusu değil. Karma eğitim aynen, olduğu haliyle devam ediyor. Pazartesi günü çocuklarımız okula başlayacaklar, bazıları bu hafta başladılar. Karma eğitimin ortadan kaldırılması diye bir şey söz konusu değil." açıklamasında bulundu.

Aynı zamanda ortada belli okullarda "kız-erkek ayrımı" şeklinde eğitim verilmesine olanak sağlayan bir kararın da bulunduğunu aktaran Kalın, şöyle devam etti:

"Burada tercihlerin daraltılması değil çoğaltılması söz konusu. Demokratik toplumlarda da aslolan vatandaşın bu çeşit taleplerini karşılayacak tercihlerin, seçeneklerin, opsiyonların çoğaltılmasıdır. Yani hiç kimse hiçbir veliye 'Çocuğunu karma ya da olmayana göndermek zorundasın' diye bir şey empoze etmiyor ama alternatifleri sunuyoruz. Devletin yapması gereken de budur. İsteyen kendi tercihine göre bu seçeneklerden bir tanesini tercih edebilir.

Dolayısıyla burada bir baş karışıklığına mahal verecek bir vaziyet da yok aslında. Karma eğitim sistemi devam ediyor. Bunun yanında karma olmayan eğitim de verilebilir. Bu tamamen gönüllük esasına bağlı olarak hem eğitim veren kuruluş açısından böyledir hem de oraya çocuklarını gönderecek aileler açısından, çocuklar açısından... Dolayısıyla burada opsiyonları çoğaltmak suretiyle aslında bir demokratik vazife yerine getirilmiş oluyor. Bunun 'Karma eğitim bitirildi' vesaire gibi bir dezenformasyona dönüşmesine kimse kulak asmasın, buna kimse de müsaade etmesin."

"ŞU ANDA TRUMP İLE BİR GÖRÜŞME PLANLANMIYOR"

Kalın, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, ABD Başkanı Donald Trump ile Birleşmiş Milletler Umumi Kurulu'nda görüşme yapıp yapmayacağıyla ilgili soruya, "Şu anda Trump ile bir görüşme planlanmıyor New York'ta ama bakalım o güne kadar ne olur, ne yaşanır, onların hepsini görelim ona göre karar verilir." yanıtını verdi.

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, bir soru üzerine, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın yeni sistemde oluşturulan kurullara yapılacak atamalarla ilgili çalışmalarını tamamladığını ve bu atamaların yakın zamanda yapılacağını söyledi.

Bu kurulları önemsediklerini belirten Kalın, "Yeni sistem içerisinde biliyorsunuz hükümetin farklı alanlardaki politikalarına makro önerilerde bulunmak üzere dizayn edilmiş ofisler, kurullar bunlar. Hakikaten ülkemizin farklı kesimlerinden katkı sunabilecek uzmanların yer alacağı bir kurullar sistemi olacak. Bunlar da umumi olarak ekonomiden kültüre, turizmden ilim teknolojiye kadar fazla farklı alanlarda katkı sağlayacak kurullar." ifadelsini kullandı.


YORUMLAR

  • 0 Yorum