Reklam

Çini ve Osmanlı Sanatı

Sanatçı İzzet Keribar'ın "Miras: İstanbul'da Osmanlı Mimarisi ve Çini Sanatı" sergisi kapsamında, İstanbul İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü tarafından "İstanbul'da Osmanlı Mimarisi ve Çini Sanatı" paneli düzenlendi.

Çini ve Osmanlı Sanatı
29 Ekim 2021 - 14:58

Sanatçı İzzet Keribar'ın "Miras: İstanbul'da Osmanlı Mimarisi ve Çini Sanatı" sergisi kapsamında, İstanbul İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü tarafından "İstanbul'da Osmanlı Mimarisi ve Çini Sanatı" paneli düzenlendi.

Ayşin Deniz Kuru'nun yönettiği, Türk ve İslam Eserleri Müzesi'ndeki panelde, fotoğraf sanatçısı Keribar ile mimar ve müzisyen Celaleddin Çelik konuştu.

Çelik, çininin seramiğin sırlanmasıyla ortaya çıktığını, Sümerlerden beri pişmiş toprağın birçok alanda kullanıldığını söyledi.

Eski zamanlarda pişmiş topraktan yapılan tuğlaların su sızdırmaz ve kalıcı olması için sırlandığını dile getiren Çelik, bu yüzeylerin camlaşmasından dolayı göz alıcı bir güzellik ortaya koyduğunu anlattı.

"Türk üslubu çinide çok zengin biçimde kendini hissettiriyor"

Çelik, bu sırlı yüzeylerin daha sonra dekoratif öğelere dönüştüğünü, böylelikle İran'da, Selçuklu'da, Orta Asya'da Semerkant ile Buhara'da dış yüzeyi çini ile inşa edilmiş bir mimarinin ortaya çıktığını ifade etti.

Çiniye zaman içinde "fağfur" ve "kaşi" denildiğine işaret eden Çelik, bunun Çin'den sonra etkileşimle ve zaman içerisinde Horasan'a, oradan da Anadolu topraklarına geldiğini aktardı.

Çelik, çininin Osmanlı döneminde de zamanla dıştan ziyade iç cephede tezyinat aracı olarak kullanıldığının altını çizerek, "Bursa çinilerinde dahi İran'da olmayan çok farklı bir güzellik ve özgünlükten bahsetmek mümkün. Yani kaçınılmaz bir Türk üslubu geliştiriliyor. İsmi Çin ile ilişkili de olsa, İran kökenli de görünse bir Türk üslubu çinide çok zengin biçimde kendini hissettiriyor. Bursa'daki çinilerde hepimizin bildiği kırmızılık yoktur. Daha sonra sergide de en güzel örneklerini gördüğümüz üzere Fatih ve İstanbul merkezli mimaride çininin kullanımı, bütün sanat dalları, dönemin bütün medeniyet faaliyetleri gibi zirveye taşınıyor. Hem üslup hem de teknik açısından ulaşılmaz bir hale geliyor." dedi.

Müslümanlıkla beraber çini üzerindeki hayvan figürleri gibi tasvirlerin soyutlaştığını belirten Çelik, "Çiniler, Osmanlı klasik dönemin tezyinatının en kıymetlisi Rumilere dönüşüyor. Rumiler, bitkisel gibi görünür ama hayvan figürlerinin soyutlaşmasıyla elde edilmiş figürlerdir." diye konuştu.

Celaleddin Çelik, Keribar'ın sergisine ilişkin ise "Çinilerin bir yüzey dekorasyonu, bir sanat harikası olmakla beraber mimariyle mekanla olan ilişkisini de görebildiğimiz bir sergi. Onun için de burada olmaktan mutluyum." ifadelerini kullandı.

"Fotoğrafa derinlik vermeyi öğrenin"

Sanatçı Keribar ise çini sanatının hastası olduğunu dile getirerek, çektiği fotoğraf karelerinde çini temasını öne çıkardığını anlattı.

Çini fotoğraflarında ışık kullanmadığına ve açıyla çektiğine işaret eden Keribar, mimari fotoğrafları çekerken mimari gözle kareleri ayarlamak gerektiğini söyledi.

Keribar, fotoğraflarda geniş açıdan ziyade her zaman ön plan çekim tekniğini kullandığını dile getirerek, şöyle devam etti:

"Fotoğrafa derinlik vermeyi öğrenin. Derinlik vermek fotoğrafta iki şekilde olur. Bir ön plan kullanarak. Ön plana bir şey yerleştirin. Merdiven olabilir. Oraya uzanan bir şey olabilir. Tırabzan olabilir vesaire, yerde olan bir şeyi yerleştirmeye çalışın. İnsan çekiminde de böyle. Fakat en önemli şeylerden birisi bana göre bir fotoğrafı çekerken 2 boyutludan 3 boyutlu olarak göstermeye çalışın. Bu da kareyi tam karşıdan çekmemekle oluyor. 45 derece açıdan çektiğiniz zaman bu sefer hem ışığı iyi kullanıyorsunuz hem de 2 tarafı birden görünce o derinliği hissediyorsunuz."

Keribar, iyi bir fotoğrafın telefonlarla çekilenlerden ayrışmasına ilişkin ise "İyi bir fotoğrafın tarifini yapmak için her şeyden önce o anda gördüğünüz, açı keşfettiğiniz zaman 'Bu bir fotoğraf olur' duygusunu sizde uyandırması lazım. Fotoğrafı gören kişinin bir yere kadar benim duyduğum heyecanı hissetmesi lazım. Yani o heyecanınızı fotoğrafa taşımanız lazım." değerlendirmesini yaptı.

Sanatçı Keribar, 1950'li yıllarda amatör olarak fotoğrafçılığa başladığını, eserleriyle ödül almaya başlamasının ardından da tekstil işini bırakarak, tamamen buna yöneldiğini dile getirerek, bugüne kadar binlerce öğrenciye eğitim verdiğini de sözlerine ekledi.

YORUMLAR

  • 0 Yorum